Üniversitede alınan bir pantolon kaç yıl giyilmeyi bekleyebilir dolap köşelerinde ? İşte ben sırf bu soruya ceavp bulabilmek için yaklaşık dört yıl aldığım kiloları vermedim :) Ama bu mayıs giyemediklerim giydiklerimden daha çok yer kaplamaya başlayınca , araştırmamın sonuna geldiğimi anladım.. Hem diyete hem de günlük 4 km yürüyüşlere başlamam tamda bu döneme denk geldi.. Hayatımdan tatlıyı - beyaz ekmeği - şekeri çıkarmam sadece bir saatimi aldı.. Bunları cips-çerez ve tuz sevmeme özelliklerimle birleştirince kıyafetlerimin yarısından çoğu geri geldi.. Artık pantolonlarımın içine giriyorum.. Bir arkadaşımın değişiyle dolma biberden sivri bibere yolculukta son dönemeç.. Ha gayret :)
Kalbimizde biriken onca acıya inat, damla damla biriken mutluluğu köpürterek yaşayıp gidiyoruz işte..
28 Eylül 2011 Çarşamba
22 Eylül 2011 Perşembe
KG :)
Mesela pilav üstü kurufasülye veya bol salçalı yoğurtlu güzel bir iskenderi hayatınıza hiç girmemişçesine unutuyorsunuz.. Lahmacun , fındık düzeyinde arada bir.. İçindeki fıstıkların damağınıza yapıştığı ve her ısırışınızda çıtır çıtır ses çıkartan tazecik antep baklavası da menüde değil malesef.. Pazar sabahı sıcacık kızarmış köy ekmeği üzerine tereyağı sürüp bir tutam tuz serpiştirip yemekte mümkün gözükmüyor.. Sucuklu yumurta hele hayal.. Yenecekse yumurtayı haşlayarak yemek en sağlıklısı.. Yanında çok istiyorsanız mesela maydonuzlu domatesli peynirli ( yağsızından ) bir salata yiyebilirsiniz... Karbonhidrat - protein ayırmak gerektiğinden yumurta-domates-peynir üçlüsünün yanında kepeklisinden bir ekmek bile koymaya izin yok.. Şimdi bu yukarıdaki talimatlara göre hayatınızı düzenleyerek kilo veriyorsunuz , istediğiniz kiloya gelince bir iki haftayı geçmemek şartıyla bikininizi giyebiliyorsunuz , daha sonra önünüzden geçen pizzaya tecavüzcü Coşkun bakışlarıyla yaklaşıp bir-iki-üç dilim diye saymadan mideye indiriyorsunuz.. Verdiğiniz tüm kilolar artılarıyla beraber vücudunuzdaki yerlerini dakika sektirmeden almaya başlıyor.. Bunun adına Diyet deniyor :)
8 Eylül 2011 Perşembe
A-Ş-K
Herşeyi bırakıp sadece bir gözün peşinden gittiğiniz oldu mu hiç ? Tüm dünyanın omzunuza yüklediklerini tek seferde atıp , koşa koşa yetiştiğiniz biri ? Kendinizi beşinci plana atıp sadece onun istediklerini yaptığınız.. Tanıdık değil mi ? Benim de oldu işte herkes gibi.. Feleğim şaştı.. Aylar sonra bir balonun sönmesi gibi , kavanoza saklanan arının çıkması gibi geldim tekrar dünyama.. Çok şey değişmiş ve hiçbirşey değişmemiş gibi sanki.. Arasında.. Uyum sağlamak zor.. kendine kızmakla kızmamak arasında gidip gelmek ömür törpüsü.. Kalp sıkışması..
Bileğinde prangalarla yaşamaya çalışmak.. Ne zor .. Ne zor kalbi bir başkasında bırakmak..
Bileğinde prangalarla yaşamaya çalışmak.. Ne zor .. Ne zor kalbi bir başkasında bırakmak..
25 Ağustos 2011 Perşembe
Sevgilim..
Sevgilim ;
Uzun zamandır göremedim seni.. Rüyama bile girmiyorsun epeydir... Sesin , kokun hala bende ama bazen karşımda sen varmışsın gibi hayal ederken yüzünün bir parçasını konduramıyorum.. Hemen resimlerine koşuyorum.. Unutmamalıyım , unutmamalıyım...
Ne zamandır karşılıklı sohbet edemedik, neler yaşıyorsun , dertli misin yoksa rahat mı bilmiyorum.. Demli bir çay yapıyorum sana , için ısınsın ki erisin kalbindeki buzlar diye ama bakıyorum elini konduramıyorum.. Hemen resimlere koşuyorum.. Unutmamalıyım..
Sarayım istiyorum tüm dertlerini, senin dertlerin benim olsun istiyorum.. Sana baktıkça içim açılsın, ruhum aydınlansın istiyorum.. İçim erisin baktıkça gözlerine.. Gözlerinden kalbime yaşam sevinci aksın istiyorum.. Gözlerin... Hemen resimlere koşuyorum.. Unutmamalıyım.. Gözlerini unutmamalıyım..
Bıktık mı...
Bıktım artık bu savaştan.. Kendi kendimle savaşmaktan , başkasıyla savaşmaktan.. Hiç barış yok mu ? Orta Asya topraklarından günümüze uzanan kanımıza işlemiş bir durum mu maruz kaldığımız ? İstemiyorum ki ben savaşmak.. Derdimi anlatmak için didinmek istemiyorum.. Gerçekten ve gerçekten severek , gülümseyerek anlaşmak istiyorum dünyayla.. Hep bir yorgunluk , hep bir bıkkınlık var kalbimizde.. Çocukların bile gözleri gülmüyor nedense.. Bu ülkeye birşeyler oluyor.. Garip şeyler.. Tek bir sefer , sadece bir sefer derin ve rahat bir nefes.. Sonrası varsın olmasın..
22 Ağustos 2011 Pazartesi
Yalnız-lık
Yalnızlık tuhaf.. Nasıl hissetmesi, ne yapması gerektiğini bilemiyor insan.. Başka birine fazlalık mı olur karar veremiyor... Ya o yalnızlığının bölünmesini istemiyorsa mesela ?? Ya mutluysa başbaşa kalmaktan kendisiyle.. Yalnızlığını paylaşmak isteyen bizler utanmalı mıyız bu durumda?. Farkettiğim birşey varki herkeste böyle mi diye sormak lazım belki.. Çok yalnızlık sevmeyenler çok kalabalıkta sevmezler.. Ben mesela yalnız yemek yemeği de sevmem, tıkış tıkış insan dolu yerde yemeği de sevmem.. Üstüme üstüme gelsin istemem insanlar.. Sınırlarıma saygı duyulsun isterim.. Gelen geçenin dokunmasından hoşlanmam , güvende hissetmem kendimi..
Kafamın öpüştüğü can yoldaşım olsun, gerisi fazlalık..
20 Ağustos 2011 Cumartesi
Hayat bir dönme dolap..
Hayat bir dönme dolap.. Kimi iniyor zamanı gelince , kimi biniyor.. Yüksekler , alçaklar değişmiyor..
Kimi güneşli kimi fırtınalı günlere denk gelsede gezisinde dönüş hep aynı yere.. Korksan da tamamlaman gerek yolculuğu , zevkten deli divane olsan da.. En güzeli sevenin yolculuğudur elbet.. Yüksekten, rüzgardan , sallantıdan korkanın vay haline.. Bitmek bilmez o yolculuk.. Korkunun ecele faydası olmadığını anlayıp, kendini rüzgarın derin serinliğine bırakmak en iyisi belki.. Kalp bir iki çarpar sonra anlar özgürlüğün güzelliğini.. Teslim etmez kendini korkunun ellerine bir daha... İnme vakti gelene kadar tadını çıkarır her anın.. Her an vazgeçilmez olur...
19 Ağustos 2011 Cuma
Ne Güzeldir..
Dün tam ruhum sıkıntıdan balon gibi olmuşken, hatta gece uyuyamazken yüreğime oturanlar yüzünden canım dostumdan bir mail aldım.. Belki size de iyi gelir çünkü hatırlattıkları en azından benim kalbimi yumuşattı.. Herkese merhameti ve sevgiyi hatırlatması dileğiyle..
* Kimin yazdığını oda bilmiyormuş, bu sebeple paylaşırken yazar ismi veremiyorum. Bu sebeple başta yazarından af dilerim.. Eğer bilen varsa , boynumun borcudur eklemek...
Ne Güzeldir
Kızgın kumlarda uzun uzun yattıktan sonra bedeni denizin serinliğine bırakmak..
Sabahları kızarmış ekmek kokusuyla uyanmak..
Bir doktor muayenehanesinin kapısından şüpheleri dağıtmış olarak sevinçle çıkmak
Yaz sıcağında, bir öğle uykusunun mahmurluğunu buz gibi bir dilim karpuzla atmak..
Bir bahçenin önünden geçerken duyduğunuz hanımeli kokusu
Sabah uyanıp o gün tatil olduğunu hatırlamak..
" Artık bitti" derken sizi arayıvermesi..
Yaşlı ana babanızın hala çaldığınız kapının arkasında ya da hattın öbür ucunda olması.
Ne Güzeldir
Fırından yeni çıkmış ekmeğin köşesi..
Bir köşede birbirine sarılmış uyuyan kedi yavruları..
Evinizden, pişmekte olan etli biber dolması kokusunun yayılması..
Soğuktan titrerken elinize tutuşturulan bir bardak çay..
Meteliksiz bir gününüzde çoktandır giymediğiniz ceketinizin cebinden para çıkması..,
Uzun , sıcak bir çınaraltı...
Sabahtan beri ayağınızı vuran ayakkabıları çıkardığınız an..
Sudan bir sebeple küstüğünüz arkadaşınızla barışmanız..
Ne Güzeldir..
Dört güzle beklediğiniz bir haberin gelmesi..
Ağrının dönmesi..
Yıllar sonra bir yerde, çocukluğunuzda annenizin sizin için yaptığı kurabiyelere rastlamak..
Yağmurdan sonra açan güneş..
Buz gibi sokaktan sıcacık eve girmek..
Yorgunluktan bitmişken yatağa girmek..
Tuttuğunuz takımın ezeli rakibini yenmesi..
Ne Güzeldir
Yıkanmış, ütülenmiş, mis gibi kokan yatak takımlarının koynunda uyumak..
Bir sandalın kenarına oturarak bacakları denize sallandırmak..
En sevdiğiniz yemeğin ilk lokmasını ağzınıza aldığınız an..
En önemlisi , nefes almak, konuşmak , duymak , yürümek , görmek, anlamak..
Ve Ne Güzeldir ,
Arakadaşlarınızdan, sevdiklerinizde , sevgilinizden alacağınız sıcacık bir Merhaba !!!
18 Ağustos 2011 Perşembe
Dünya böyle değilmiş..
Bir o yana bir bu yana savuran duygular arasında dün gece birden çok güçsüz olduğumu düşündüm.. Hani dünyayı yerinden oynatırım hissine inat bir güçsüzlüktü bu.. Belki bıkkınlık der birileri.. Hep aynı ve aynı şeylerle uğraşmaktan yorgunlukta olabilir, kimbilir.. Büyüklerin dünyasına adım attığımdan beri dertlerimiz büyüdükçe... Küçüklüğe ait her türlü duyguyu azaltmak , yok etmek mi büyümek ??
Kalbi yenilemek , tepeden tırnağa sevgi çekmek içine , şu koca dünyada bir damla çocuk olmak lazım.. Çıldırmamak için..
Ne üzücü
Ben küçükken bana sevmeyi öğretmişlerdi
Hayatı sevmeyi , tüm dünyadaki bütün insanları sevmeyi
Güneşi sevmeyi , yazı, sonbaharı ve baharı
Beyaz mantosuyla kışı
Ama büyürken ,
Gördüm ki büyüklerin dünyası
Hiç de çocuklara anlatıldığı gibi değilmiş
Herşey bölünmüş.. Beyaz ve diğerleri diye
Ve kuşların canı hep ağlamak istiyor
Ne üzücü, ne üzücü
Sevgi olmayan bir dünya
Que c'est triste..
** Patricia Carli
17 Ağustos 2011 Çarşamba
Yazmak..
Yazmak taa derinden.. En içten.. Kendini sadece kelimelerin akışına bırakarak yazmak.. Uzun zaman olmuş klavye ile iş dışında muhabbet etmeyeli... Defter kalem yerine i-pod atmak daha kolay geldiğinden beri çantaya, kelimelerle de arkadaşlığımız sekteye uğradı.. Ama yenilenmek lazım.. Alışkanlıkları kırmak, defter kalem olmazsa yazamam dememek lazım.. Kalbe, ruha ve akla iyi gelir kelimelerle arkadaşlık.. Dostu bırakmamak, araya mesafe girdiğinde ilk fırsatta gönlünü almak lazım.. İnsanlara vefa olurda kelimelere olmaz mı ??
Kaydol:
Yorumlar (Atom)